17 Aralık 2013 Salı

Endülüs - Cordoba ve Sevilla



Cordoba ve Sevilla, Endülüs seyahatimin ikinci kısmı...

Cordoba; seyahatin başından beri, nasıl gideceğim konusunda benim için soru işaretli şehirlerden biriydi. Cordoba’ya gitmek için yolumu biraz uzatmam gerekiyordu. Mesafeleri de pek kestiremiyordum. Bir de dört şehir değiştirip her seferinde çanta aç kapa moduna girmektense acaba günü birlik gitme imkanım olur mu diye düşündüm. Sorduğum neredeyse herkes Granada’dan günü birlik gidip gelebileceğimi görülecek en önemli şeyin Mesquita olduğunu söylediler. Ben de seyahatin içinde karar vermek istedim.

Granada ve Cordoba arası üç saat, yani gün içinde toplam altı saatimi yollarda geçirmem gerekiyordu. Ben de bir gece Cordoba’da kalıp öyle Sevilla’ya geçmeye karar verdim. İyi ki de yapmışım. Keşke bir değil iki gece kalsaymışım. O kadar güzel bir yerdi ki..

Öncelikle şahane bir hostelde kaldım. Dekorasyonu sanki kendi evimmiş gibi. Salondaki objeler bile uygun. Eski bir bina, taş yerler, her taraf pırıl pırıl, nefis bir kahvaltı bir de üstüne hostelin servisi olarak bisikletle tapas turu daha ne olsun.

Cordoba denildiği anda ilk akla gelen eser Mesquita. Mesquita Cordoba’nın 12.yüzyıldan kalma büyük camisi. Daha doğrusu önce cami olarak yapılmış, sonrasında kiliseye ve katedrale dönüştürülmüş. Endülüs'ün incisi. Tam bir görsel şölen. İçine mermer granit , akik ve yeşim taşından yapılmış 856 adet sütun var. İnsanın içinde sonsuzluk hissi uyandırıyor. Her tarafı inanılmaz el işçilikleriyle, işlemelerle dolu. 






 


 

Cordoba’daki gezimde bir sonraki adım eski Yahudi mahallesi. “ Cordoba’nın kalbi eski Yahudi mahallesinde atar.”  Bu cümleyi bir kitapta okumuştum. Cordoba’ya gidince gördüm ki gerçekten de öyleymiş. Yüzyıllardır neredeyse hiçbir değişiklik olmamış gibi duran bir mahalle. Daracık sokakları, 2 katlı evleri, ve tabii ki patioları...Cordoba’ya gidin ve Yahudi mahallesinde dolaşırken kaybolun. Teterialara gidip çay için, tapas barlarında nefis İspanyol mezeleri tadın... 14. yüzyıldan kalma sinagogu ziyaret edin...Alcazar de los Reyes’in bahçesinin keyfini çıkartın.





Cordoba’nın patioları - avluları -  çok meşhur. Her biri özenle döşenmiş rengarenk çiçekler içinde.  Eğer gün ve saatlerini uydurabilirseniz avluları ziyaret etmek mümkün. Mayıs ayında en güzel avlu kime ait diye bir yarışma varmış Cordoba’da. Ben Yahudi mahallesinde dolaşırken bina sahiplerinden ya da restoran sahiplerinden izin alarak gidip avlularını gördüm. O kadar güzel ki, ve o kadar çok ki; insan kafasını hangi tarafa çevireceğini şaşırıyor.







Vaktiniz olursa Yahudi mahallesinin dışında kalan bölgeyi turlayın.  Tipik bir ortaçağ şehri görüntüsünde. Hiç bozulmamış. Bu bölgede Viyana sarayını ziyaret edin. Bu saraya çiçek sarayı da diyorlar. Patioları ve bahçeleri muhteşem. İçinde 12 ayrı patio var. Her biri ayrı bir üslupla dekore edilmiş, çiçeklendirilmiş.

Cordoba’da yaşadıklarımdan aklımda kalanlar  deyince bisikletle tapas turunu es geçmem imansız. Kaldığım hostelda yaklaşık on tane bisiklet vardı. Hostelin yöneticisi önde, biz arkada bisikletle tapas turu yaptık, köprüye gittik. Sonrasında bizi kendi arkadaşlarının işlettiği aslında biraz da çay bahçesinden bozma bir tapas bara götürdü. Nefis yemekler yedik. Devamında da şahane bir bara gittik. Hostelde bu tur her akşam yapılıyormuş, ve gidilen yerlerde sürekli değişiklik gösteriyormuş.

Bir de Cordoba gezmek için çok kompakt bir şehir. Nefis bir harita hazırlamışlar. Şehirde görülecek ve yapılabilecek her şey o haritada detaylı açıklamalarıyla mevcut.

Cordoba’dan bir sonraki durağım ve Endülüs’teki son ziyaret edeceğim şehir Sevilla. Sevilla’da çok meşhur bir hostelde yer ayırttım. Gezi boyunca kiminle karşılaşsam hostel dediğim anda, kaldığım hostelin adını verdiler.  Hostel lafı hafif kalıyor tabii. 250’den fazla yatak kapasitesi, çok güzel bir terası, terasta büyükçe bir küvet havuzu, 2 büyük salonu, kocaman bir mutfağı ve isteyenler için öğlen ve akşam yemekleri servisi vardı.

Benim için en önemli tarafı çok çeşitli turlarının olmasıydı. Onlarla beraber yaklaşık dört tane tura katıldım.iki tanesi yürüyerek şehir turuydu. Bir yeri kendi başıma gezmeden evvel şehir turu yapmaksonrasında yapmak ve görmek istediklerim ile ilgili fikir sahibi olmamı ve daha keyifli ve verimli bir şekilde dolaşabilmemi sağlıyor.

Sevilla gezdiğim diğer Endülüs şehirlerine kıyasla daha büyük bir şehir. ( Ve de daha dindar...) Ancak gezilecek ve görülecek yerlerin hepsi birbirine çok yakın olduğundan 2 günde rahar rahat gezmek mümkün, önceden biraz organize olmak şartıyla tabii.

Sevilla’da ilk olarak görülmesi gereken bölge Santa Cruz. Santa Cruz Sevilla’nın eski Yahudi mahallesi. La Giralda kulesiyle katedral,Reales Alcazares, Archivo de Indias; hepsi birbirlerine çok yakın mesafelerde bu bölgede yer alıyor. 









Sevilla katedrali dünyadaki en büyük katedrallerden biriymiş. İçinde Kristof Kolomb’un mezarı var. O kadar büyük ve süslü ki, görmek saatlerinizi alıyor. 





La Giralda’dan görülen Sevilla manzarası ise muhteşem. 









Görülmesi gereken bir diğer yer Real Alcazar. Bu sarayı, bahçelerini ve içindeki sergileri gezmek için en azından yarım güne ihtiyacınız var. 





 Hostel aracılığıyla katıldığım turların bir tanesi Yahudi Mahallesi turuydu. Sokak sokak gezip, yaşanmışlıkları dinledim. Bu tur Sevilla’yı biraz daha iyi anlamamı sağladı.

Castillo de San Jorge- Engizisyon müzesi.  Müze yaklaşık üç yüz yıl engisisyona ev sahipliği yapmış San Jorge kalesinin kalıntıları üzerine kurulmuş. Yeri Triana köprüsünün dibinde.






Sevila’da yapmış olduğum bir diğer tur, Triana turu. Triana Sevilla’da Çingenelerin yaşadığı mahalle. Bu tur sadece haftada iki gece yapılıyordu, şansıma zamanım uydu gidebildim.

Rehberimiz Chel, Sevilla’da doğmuş büyümüş bir çingene. Triana’nın sokaklarını dolaşırken bize Çingenelerin tarihini, yaşam tarzlarını anlattı.  Kendilerini Sevilla’lılardan çok farklı görüyorlarmış, tuttukları futbol takımı bile ayrıymış. 











 
Çingene – gypsy kelimesi ‘egipcio’ kelimesinden gelmekteymiş. Çingeneler Hindistan’dan o bölgeye geldiklerinde saygı görebilsinler diye Yukarı Mısır krallığından geldiklerini söylemişler. Böyle bir krallık yok tabii... Uzun sürede etraflarındakileri inandırmışlar. Ve bu sayede saygınlık elde etmişler. İspanyolca Çingene kelimesi ‘gitano’ ‘egipcio’ kelimesinden gelmekte.

 Sevilla’yı anlatıp Flamenko’dan bahsetmeden olmaz.

Rehberimiz Chel’in ifadesiyle “Flamenko İspanya’da yaşayan Çingenelerin maruz kaldıkları baskı sonucunda bir çeşit kendilerini ifade etme şekli” .

Yüzyılların çaresizliğini, acısını sevdiklerinden uzak kalmayı şarkılar ve dans ve müzik aracılığıyla ifade etmişler.

Sevilla’da mutlaka bir Flamenko gösterisine gidin. Müzik ve şarkılar insanın ruhuna işliyor. Dans için ise ifade edecek kelime bulmak bile zor. Tüm ruhunla, içinden geçen tüm duygularla dans etmek. Dans ederek konuşmak. Bir kadınla erkeğin karşılıklı Flamenko gösterisini izlediğinizde hiç sözcük kullanmadan  sadece dans ederek inanılmaz tutkulu bir diyalog izliyorsunuz. Bazen çok yavaş, bazen de öfkeyle o kadar hızlı ki, adımların hızını takip edemeden.








Sevilla’da çok farklı Flamenko gösterileri bulmak mümkün. Tavsiyem Flamenko müzesinin içindeki gösteriye gitmeniz.

Eğer Flamenko öğrenmek istiyorsanız Sevilla ya da Granada bunun için biçilmiş kaftan.. Bir taraftan Endülüs'ü gezmek bir taraftan da Flamenko öğrenmek...

Benim seyahatim toplam 10 gün sürdü. Dört ayrı şehir gezdim hepsi de birbirinden inanılmaz farklıydı.

Anladım ki şehirlerin de kendi kimlikleri var. Gelen, geçen, orada yaşayan herkes her toplumda, o şehirde kendinden bir şeyler bırakıyor ya da bir şeyler alarak gidiyor.  Ve bu da o şehrin kimliğini belirliyor..

Bu arada seyahatte gözüme çarpanlar.

- Yemek ve içmek buralarda çok ucuz. Özellikle de içmek. Biz alışmışız bizim barlarda karşımıza çıkan fiyatlara. Bir içki en fazla 2-3 Euro. Benim içkiyle pek aram yoktur, ama Tinto Veranoyu çok sevdim.  Kırmız şarap ve limon karışımı.
  
- Yurt dışına eğitimin ne kadar büyük bir endüstri haline geldiğini Endülüs’te bir kez daha fark ettim. Seyahat boyunca karşılaştığım insanların neredeyse yarısı  o bölgede okumak ya da öğretmenlik yapmak için başka ülkelerden gelmiş kişiler.  

- Tapas barlar: Tapas barlarda sipariş  verdiğiniz her içkinin yanında ücretsiz olarak bir tapa geliyor önünüze. İçkiyle beraber atıştırabilmeniz için. İçtiğinizin ille içki olması gerekmiyor sonuçta kola da olabilir, ne de olsa Sangria koladan ucuz.







4 yorum:

  1. Esra hanım merhaba,
    Rica etsem bu 4 şehirde kaldığınız hostellerin adını yazabilir misiniz?

    YanıtlaSil
  2. Esra hanım, Cordoba ve Granada'da kaç gün kaldığınızı ve yemek/içmek anlamında tavsiye ettiğiniz bar/restoranların adlarını yazabilir misiniz?

    YanıtlaSil
  3. Esra Hn 5/11 Kasım da Endülüsü gezicez eşimle kendi başımıza. Rica etsek hostel ve restoran isimlei tavsiye edebilirmisiniz. Saygılarımla Canan Yurdacan canyurdacan&yahoo.com. Şimdiden teşekkürler...

    YanıtlaSil
  4. Canan hanım,

    Geç cevap verdiğim için kusura bakmayın. Ben pek restoran ismi bilmiyorum tek başıma gittiğimden çok fazla restoranlara gitmedim açıkçası. Daha çok gözüme kestirdiğim tapas barlarda yemek yedim denebilir.

    Hostel aranırken hostelworld.com'u kullanıyorum. Onların karşılaştırma sistemleri var. Baktığınız yerlerle ilgili mutlaka review'ları okuyun. Bazı hostellar çok gürültülü olabiliyor. Bu blogda hostellarla ilgili bir yazım var galiba ilk yazı onu okumanızı tavsiye ederim.

    Onun dışında malaga'da kaldığım yer Feel hostel. Fena değildi. İki tane varmış Merkezdekine bakın.

    Cordoba'dakini yüzde yüz tavsiye ederim. Cordoba bed and be...

    Granada ve Sevilla'da aynı hostel'da kaldım. Biraz genç işi yerler. Özellikle Granada'daki biraz gürültülüydü. Oasis hostels..
    İyi yolculuklar
    esra

    YanıtlaSil